-
1 go ashore
karaya çıkmak, kıyıya çıkmak, karaya ayak basmak* * *karaya git -
2 disembark
v. karaya çıkmak, karaya ayak basmak, karaya çıkarmak* * *1. gemiden karaya çık 2. karaya çık* * *(to (cause to) go from a ship on to land: We disembarked soon after breakfast.) karaya çıkar(t)mak, inmek -
3 land
n. kara, toprak, memleket, arsa, vatan, arazi, diyar, ülke————————v. karaya çıkmak, yere inmek, düşmek, karaya ayak basmak, yenmek, kazanmak, indirmek, karaya çıkartmak, sokmak, çakmak, vurmak, yapmak* * *1. in (v.) 2. kara (n.) 3. iniş yap (v.) 4. toprak (n.)* * *[lænd] 1. noun1) (the solid part of the surface of the Earth which is covered by the sea: We had been at sea a week before we saw land.) kara2) (a country: foreign lands.) ülke, memleket3) (the ground or soil: He never made any money at farming as his land was poor and stony.) arazi, toprak4) (an estate: He owns land/lands in Scotland.) arazi, yer, toprak2. verb1) (to come or bring down from the air upon the land: The plane landed in a field; They managed to land the helicopter safely; She fell twenty feet, but landed without injury.) in(dir)mek2) (to come or bring from the sea on to the land: After being at sea for three months, they landed at Plymouth; He landed the big fish with some help.) karaya çık(ar)mak/ayak basmak3) (to (cause to) get into a particular (usually unfortunate) situation: Don't drive so fast - you'll land (yourself) in hospital/trouble!) boylamak, girmek, düşmek, soluğu...-de almak•[-rouvə]
(a type of strong motor vehicle used for driving over rough ground.)
İngiliz cibi; arazi arabası- landing- landing-gear
- landing-stage
- landlocked
- landlord
- landmark
- land mine
- landowner
- landslide
- landslide victory
- landslide
- landslide defeat
- land up
- land with
- see how the land lies -
4 debark
v. karaya çıkarmak, karaya çıkmak, karaya ayak basmak -
5 debark
v. karaya çıkarmak, karaya çıkmak, karaya ayak basmak -
6 land
toprak, kara parçasi; ülke, vatan; ayni türden toprak parçasi, alan, arazi; toprak; kisisel arazi, arsa, karaya çikmak; karaya indirmek, karaya getirmek; inis yapmak, yere inmek; konmak; düsmek; belli bir duruma gelmek, getirmek -
7 Land
Land n <Landes; Länder> (Festland) kara; (Staat) ülke, (Bundesland) (federe) eyalet; (Boden) yer, toprak; (Landbesitz) mülk, arazi;an Land gehen karaya çıkmak;auf dem Land taşrada, şehir dışında;aufs Land fahren şehir dışına çıkmak;außer Landes gehen yurtdışına çıkmak;fam einen Job an Land ziehen bir iş yakalamak -
8 landen
-
9 disembark
(gemiden) karaya çikmak; karaya çikarmak -
10 make land
v. karaya çıkmak -
11 make land
v. karaya çıkmak -
12 landen
1. v/i <sn> (yere) inmek, (karaya) çıkmak;auf dem 4. Platz landen SPORT 4. sıraya düşmek;fam fig damit kannst du bei ihr nicht landen onu bununla tavlayamazsın;landen in fig -e düşmek2. v/t <h> fig Erfolg kazanmak, elde etmek -
13 გარიყვა
f.karaya çıkmak -
14 gehen
gehen <geht, ging, gegangen> ['ge:ən]zu Fuß \gehen yayan gitmek;ich gehe jetzt zum Arzt şimdi doktora gidiyorum;es geht immer geradeaus dümdüz gider;aufs Gymnasium/in die Schule \gehen liseye/okula gitmek;sie ging zum Film sinemaya gitti;ins Bett \gehen yatağa yatmak;tanzen/schwimmen/schlafen \gehen dansa/yüzmeye/yatmaya gitmek;an Land \gehen karaya çıkmak;an die Arbeit \gehen iş başı yapmak;das geht zu weit bu fazla oldu;darum geht es mir nicht bu beni ilgilendirmez;wie geht's? nasılsın?;es geht mir gut iyiyim;lass es dir gut \gehen! kendine iyi bak!; ( bleib gesund und fröhlich) şen ve esen kal!;sie ließen es sich dat gut \gehen keyiflerini baktılar;wie \gehen die Geschäfte? işler nasıl gidiyor?;mir ist es genauso gegangen bana da aynı şey oldu;ich hörte, wie die Tür ging kapının kapanışını duydum;so geht das nicht weiter bu böyle devam edemez;das geht über meine Kräfte buna benim gücüm yetmez;mir geht nichts über meinen Urlaub iznimin üstüne bir şey yoktur;das geht in die Tausende bu, binlere varır;in Stücke \gehen parçalanmak;mit der Zeit \gehen zamana uymak;er ist von uns gegangen ( geh) o bizden gitti;das Essen geht auf mich yemeğin hesabını ben ödüyorum;das Fenster geht aufs Meer pencere denize bakıyor;wenn es nach mir ginge, ... bana kalsa,...;gehst du noch mit ihm? ( fam) onunla hâlâ çıkıyor musun?;wo sie geht und steht ( fam) nereye giderse gitsinvor sich \gehen ( fam), olmakdie Uhr geht ( falsch) saat yanlış gidiyor;gut \gehen iyi gitmek [o işlemek];ich zeige dir, wie das geht bunun nasıl işlediğini sana göstereyim;hoffentlich geht das gut! inşallah iyi gider;wenn alles gut geht, ... her şey yolunda giderse...4) ( sich gut verkaufen) satılmak;gut \gehend iyi satılan5) ( Wind) esmekdas geht nicht in meinen Kopf bunu aklım almıyor8) ( andauern) devam etmek9) ( möglich sein) olmak;es wird schon \gehen olures geht um mich/dich/uns söz konusu benim/sensin/biziz;worum geht's denn? söz konusu nedir ki?danach kann man nicht \gehen buna göre gidilmezsich \gehen lassen kendini koyuvermekII vt2) ( fam)sie ist gegangen worden işten atıldı -
15 Land
\Land und Leute kennen lernen ülke ve insanları tanımak;das Gelobte \Land Arzı Mevut;aus aller Herren Länder dünyanın bütün ülkelerinden, dünyanın dört bucağından;hier zu \Lande ülkemizde2) (Bundes\Land) eyalet;das \Land Hessen Hessen EyaletiWein aus deutschen \Landen Alman şarapları;durch die \Lande ziehen köy köy dolaşmak;drei Jahre gingen ins \Land ( geh) aradan üç yıl geçti1) (Fest\Land) kara;\Land in Sicht! kara göründü!;an \Land gehen karaya çıkmak;etw an \Land ziehen ( fam) bir şeyi eline geçirmek2) ( Gelände) arazi;das offene \Land açık arazi;hügeliges/steiniges \Land tepelik/taşlık arazi3) ( dörfliche Gegend) kır, köy, taşra;auf dem \Land wohnen köyde oturmak4) ( Ackerboden) toprak;das \Land bestellen toprağı ekip biçmek -
16 débarquer
Iv tçıkarmam◊débarquer des marchandises / des personnes — yolcuları çıkarmak
IIv ikaraya çıkmak -
17 terre
-
18 approdare
i karaya çıkmak -
19 берег
sahil* * *мkıyı; sahil; kenar; yakaбе́рег мо́ря — deniz kıyısı / sahili
отдыха́ть на бе́регу́ мо́ря — deniz sahilinde dinlenmek
противополо́жный бе́рег — karşı yaka
сойти́ на́ бе́рег — kıyıya çıkmak / inmek; karaya ayak basmak
-
20 auf
auf [aʊf]I präp1) ( oben darauf) üstünde, üzerinde;\auf dem Tisch masanın üstünde;\auf dem Boden yerde;ich habe es \auf einem Bild gesehen ben onu bir resimde gördüm2) ( darauf befindlich)\auf Zypern Kıbrıs'ta;\auf der Straße yolda, sokakta;\auf der Karte/Welt haritada/dünyada;\auf dem Markt pazarda; comm piyasada3) ( drinnen) -de;\auf der Bank/der Post/dem Polizeirevier bankada/postada [o postanede] /karakolda;\auf dem Land(e) karada;\auf meinem Konto hesabımda4) ( während) iken;\auf Reisen yolculuk yaparken;\auf der Flucht kaçarken;\auf der Geburtstagsfeier yaş günü partisindeII präp1) etw \auf etw legen ( stellen) bir şeyi bir şeyin üzerine koymak;etw \auf einen Zettel schreiben bir şeyi bir kâğıda yazmak;\auf einen Berg steigen bir dağa çıkmak;sie setzte sich \auf die Bank banka oturdusich \auf den Boden setzen yere oturmak2) ( hin zu)sich \auf den Weg machen yola koyulmak;ich muss noch \auf die Post daha postaneye gitmem gerekiyor;\auf die Erde fallen yere [o yeryüzüne] düşmek;\aufs Land ziehen karaya çekmek;er kam \auf mich zu bana doğru geldi3) ( zeitlich)\auf einmal birdenbire;Heiligabend fällt \auf einen Dienstag Noel arifesi bir salıya rastlıyor;\auf lange Sicht uzun vadede;die Sitzung wurde \auf morgen verschoben oturum yarına [o ertesi güne] ertelendi;\aufs Neue! haydi yeni baştan!;\auf jeden Fall her hâlde, kesinlikle;\auf keinen Fall hiç mi hiç, kesinlikle, katiyen4) ( in einer bestimmten Art)\auf diese Weise böylece, bu biçimde [o şekilde];\auf Kredit kaufen ( fam) veresiye almak;\auf gut Glück şansına;\auf DeutschRR Almancada5) ( infolge)\auf seinen Rat ( hin) öğüdü üzerine;\auf Anfrage başvuru üzerine;\auf Grund dessen nedeniyle, dolayısıyla6) (im Hinblick \auf)\auf Kosten von...... hesabına;\auf dein Wohl! şerefine!;\auf eigene Gefahr zarar ve ziyanı kendisine ait olmak üzere7) ( sonstiger Gebrauch)\auf der Geige spielen keman çalmak;EinflussRR \auf jdn haben birine sözü geçmek1) ( hinauf)\auf und ab bir aşağı bir yukarı;er ist \auf und davon ( fam) toz oldu, tüydü, kirişi kırdı\auf sein yatmamış [o uyanık] olmakFenster \auf! pencereyi aç!4) ( sonstiger Gebrauch)von klein \auf çocukluğundan beriIV interj;\auf! kalk!; (los!) haydi! [o hadi!];\auf geht's! marş marş!
См. также в других словарях:
karaya ayak basmak — 1) deniz, göl vb.nden karaya çıkmak 2) deniz taşıtından karaya çıkmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıkmak — den, ar 1) İçeriden dışarıya varmak, gitmek Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık. F. R. Atay 2) nsz Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmek Bu mülakatımızdan esaslı bir netice çıkmadı. Atatürk 3) nsz Bir meslek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kıyıya çıkmak — karaya çıkmak, gemiden karaya inmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ham hayal — is., li Gerçekleşmeyecek düşünce veya ümit Düştüğümüz bu selin önünden kurtulup karaya çıkmak bir ham hayaldir. A. Gündüz … Çağatay Osmanlı Sözlük